16 Aralık 2009 Çarşamba

dökülen iç


bir ışık var gördüğüm, uzaktan bana yansıyan. ıssızlığın ortasında bir ışık sadece...
içinde kim bilir kaç nefes alıyor? ama 1 nefes olduğu muhakkak!
inadına tutunmuş, bu dünyanın köksüzlüğüne inat.
kök salmaya çalışıyor kara toprağa. oysa ben!
ben bilmiyorum adımlamaya gücüm var mı? yol almaya gücüm var mı?

yorgun görünüyor beden; bitmiş, tükenmiş...

gözlerim yorgun, kulaklarım yorgun...
hep böyle miydim oysa?


çocukluğunda hiç uçurtma uçurmayan ben, geçmişe hasretimde kaybolup gidiyorum...

gücüm yok mu bunu değiştirmeye? olmalı!

olduğunu sanmak, ama olmamak! ah ne yaman çelişki!


küçücük bir kız çocuğuydum oysa; uçurtmasının ipiyle havalanan, boşlukta sallanan, sonsuzluğa yolculuk yapan; ama hiçbir zaman uçurtması olmayan......


içimde adlandıramadığım bir hüzün bir de sevinç var!
belki de başka hüzünlerle yoğrulmuş benim sevincimle belli bir kıvama gelmiş duygu bu!

hep böyle mi olur? çelişkiler hep mi huzur verir?


Nigun'u dinlerken hissettiklerimin bir açıklaması yok!
olmasına da gerek yok.
ama öyle istiyorum ki açıklayabilmeyi, bunu insanlara anlatabilmeyi...
nedir bu tınılardaki beni alıp götüren ama bir daha da geri getiremeyen belirsizlik?


denize dalmak gibi, bir balığı takip etmek gibi heyecanlı;

boğulma tehlikesi geçirmek gibi korkulu;

pamuk şeker yemek gibi huzurlu;

güneşin batışını seyreylemek kadar hüzünlü;

uçurtma uçurabilmeyi düşlemek gibi umutlu...


bir şey var bende gizli ve ifade edemediğim. bir şey var Nigun'da!


ve hiç kaybolmasın istiyorum, hep benimle kalsın.
herkes gitti benden, o benimle kalsın...


köksüzlüğüme inat o benimle kalsın.

belki de kök salmayı istemekle istememek arasındaki gel-gitlerim sebep oluyor bu düşüncelerime.
ama, ama...



...................
photo: mavi kuş