8 Aralık 2009 Salı

yine de...


ferfecir anında yakaladı günü,
göz kapakları ağır, beyni ağır; kimliği ise alabildiğine hafifti artık...
rüyalarına sığındığı hayatı, bu sefer oyununu daha dikkatli oyunuyordu o'na.

çorapsız girdiği yatağından, yanında boşu boşuna duran ikinci yastığından, kötülükleri dışarıda bırakan ve bir kalkan görevi gören kadim dostu yorganından ayrılmak istemiyordu..
büyütmemeliydi, yine buluşulacaktı nasıl olsa yeni günün sonundaki yeni akşamın kapısında!

demlenmeyecekti bugün çay. isteksizlikle boğuşulacak, çayın tadına varılamayacaktı nasıl olsa, tam da bu yüzden vazgeçti çay'a haksızlık etmekten.

her zamanki gibi tikleri takları sorgusuz yol alıyordu, kendisi de yol aldığını sanıyordu!

geçen tikler taklar, tüm gece boğuştuğu rüyalar; pompalanmaya çalışan yüreğinin sıkıştığını bildiriyordu. kapısını çalmıştı artık iç sıkan haber, yüreğinin suskunluğu buna en güzel cevaptı!

gözleri aradı bir umut ışığı, bir kaçış planı. buldu, bulduğunu sandı. denedi, Beckett dediydi diye iç geçirdi, haydi; dene, yenil, yine dene, yine yenil, daha iyi yenil...

tam da o anda önünden bir demir yığını kayıyordu, bilinmez yolun, bilinmez yolcusuydu;
önünde yol almaya çalışan, sağında yol alamayan nefesleri hiçe sayarak...
ama her şeye rağmen, huzurluydu...



...............................
photo: mavi kuş