6 Aralık 2009 Pazar

dar geçit


aydınlık çökmüş, hafif bir loşluk bürümüş şehri...
çift yürek olan gözlerim, arındırmaya çalışıyor karşımda duran gerçekliği!

arınamıyor, inat ediyor...karşılıklı inatlaşmalarla, 'ilk kim pes edecek' diye bekliyoruz anlayacağın.

loşluk, gittikçe koyuluğuna bürünüyor bu sefer! bu noktada, aydınlık noktasında pes eden O oluyor!

adımlamaya çalıştığım yolumda, ışık tutan bir el, birden kayboluveriyor. sonra içimi bir ferahlık kaplıyor! bu oyunda bir O bir ben döküyoruz eteğimizdeki taşları...

düşünüyorum, ben içimde ne barındırıyorum? geçmişin kaldırılamaz yüküyle; "ben daha ağırım." diyorum.
O karşılık veriyor hemen: "26 yıllık geçmişinde ne barındırmış olabilirsin, cevap ver! ben ise, koca bir geçmişi, insanlığın yükünü barındırıyorum." diyerek susturuyor küçük hikayemin nefesini...

dalıyorum derinliğine; güneş yukarıda asılıyken değişik tondaki maviliğine, ay yukarıdaki askısında yerini alınca sadece barındırdığı siyahına odaklanıyorum...
karşımda duran eşsiz suretinde 16 demir yığınını barındırıyor. kök salmış 16 demir yığını...
bana inat, köksüzlüğüme inat 16 adet kök salmış demir yığını...

sonra diyor ki; "rahat ol. onların kökleri belli belirsizdir, gün gelecek alıp başını gidecek hepsi; ama benim gerçekliğime ihtiyaç duyarak... benim dehlizimde yol almaya devam edecekler. sen sadece kendi dehlizinden kurtulmaya bak. Bu yetecek inan!"

sadece soruyorum O'na; "sence dehlizimden kurtulmaya çalışır bir halim var mı?"

diyor ki; "yok mu?"

...........................
iyice çöktü siyahlık. korkutarak, içinde hüznü de sevinci de barındırarak.
kabul et, bunu seviyorsun...