27 Ağustos 2009 Perşembe

Çıkmaz Sokaklar

uzaktan bakmakla yetindi önünden akıp giden karanlığa...
aslında tam da içindeydi o karanlığın; ama çıktığının farkında olmadan, sadece uzaktan bakmakla yetindi..
ne dostluklar kurmuştu oysa ki o siyahlığın içinde, ne mavilikli düşlere dalıp gitmişti inadına o karanlıkta.
belki de şimdi durduğu yer; uzun zamandır hasretini çektiği noktalar bütününden oluşan uzun, ince, sadece onun için ayrılmış bir yol toplamıdır?

adımını attığı yolu görmekle, nereye gideceğini bilememek arasında gider gelir çelişkili düşünceleri... istemez zaten yolun sonundaki ışığın aydınlığını..bilir, nasıl olsa o aydınlık onu bulacaktır; ya da o aydınlığı bulacaktır...
ama şu anda içinden geçmekte olduğu karanlık, müthiş bir haz vermektedir bünyesine...

aslında uzaktan bakmıyordur akıp giden karanlığa, hala o karanlığın kolları arasındadır! hep yanıltır hikayesini, oyun oynamayı çok sever, çocuklar gibi....çocuklar gibidir, oyunun bitmesi gerektiğinin farkında değildir. bitmesi gerekir oyunun, bitmelidir, bitirilmelidir, ya kendisi tarafından ya da başkası, başkaları tarafından...
çocuk kalmamalıdır; ama inadına çocuk kalmalıdır...


bu çelişkiler altında tahmin edilemez bir yük hisseder ve geri dönüşsüz kayboluşu başlar böylelikle!


çıkmaz sokakların loş cadde ışıkları altında, kaybolmuş benliğiyle, düşe kalka yol almak koyuyor be adama!