10 Ağustos 2010 Salı

yok, bir şey-ler

bilmem neremden akan terden bahsetmeyeceğim tamam; cebimin delik oluşundan ve delik oluşumu sonrasında dar koridorlarında volta attığım sağlık merkezinden, boş bir kaldırım kenarı bulduğumda yüzüme tebessümü oturttuğum son iki günden de bahsetmeyeceğim tamam. gerçi iki gün yine böyle devam edecek ama söz bundan da bahsetmeyeceğim...
oradan buraya buradan oraya edilen sevklerden hele hiç bahsetmeyeceğim...
cep delik olmasaydı ama içinde de bir şey olmasaydı -yine olduğu gibi- takas olayına biz de girebilseydik antik yunanda olduğu gibi ne güzel olurdu. gerçi benim verebilecek bir sığırım olmazdı; ama elmalı turtamdan yapardım, isterlerse kıymalı börek bile açardım, şu lanet sıcakta bir de buz gibi limonata yapardım, hadi şimdi bak bakalım kuş beynimde ne varmış ne yokmuş derdim...
gitme sebebimi bile unuttuğum rahatsızlığım nedense yok oluverdi. çünkü başka yerlerimden patlak veren sızıntılar hissediyorum; özellikle asabiyet nedir bilmeyen ben, bugün kaldırımda bir kişiye omuz atmış, otobüste de ağlayan bir çocuğa sinsi bir bakış fırlatmış bulunmaktayım, kendimden korktum çocuğa neden ağlıyorsun bir sussana deyip girişeceğim diye...yok yok, zamanım mı doluyo diyeceğim ama ben daha yeni doldurmuştum bünyeyi..ee bu ne öyleyse..
ne diyorum ben? saçmalama özgürlüğümü kullanıyorum her zaman olduğu gibi...
sinirliyim, ıslak bir bedene sahibim, kirpiklerimden akan tere engel olamayan bir kişiliğim..
yok be, ben hiçim!
gittim
nokta