20 Ekim 2009 Salı

20 Ekim 1957



farklı bir dünyam var benim müziğe karşı oluşturduğum.
öyle ki Bülent Ortaçgil dinliyorken arkasından Death gelir desem, "nasıl yani öykü sen iyi misin?" diye sorabilirsiniz. ama öyle değil işte!

bir kere Death'in "the sound of perseverance" albümü müzik barındırmıyor içinde, o ilahi bir şey...nefes aldığını hissetmekle nefes alamadığını düşünmek arasında gidip geliyorsun o albümle kaybolurken..

ee sonra Gurdjieff'e hayatını adayan (adanmayacak gibi de değil hani) Hartmann'a ne demeli? eyvallah yapmışsın albüm de (Gurdjieff'in bestelerinin bir sentezini sunmuşsun insanlığa) kardeşim el insaf, biz de insanız, ruhu parçalamakta üstüne yok!

asıl konuya geliniyor adım adım,
Anouar Brahem...kalbi temiz insan, doğumun nice olsun.aldığın her nefeste bize de bunu hissettirdiğin için...(şu yeni albümünü de aylardır bekliyorum ama ses soluk çıkmıyor, korkuyorum!)

albümlerinin hepsi birbirinden değerli; onlardan biri olan Thimar(1998) albümünden 'Kashf' şaheseri kulağınıza layık günlüğümüzü renklendirsin bakalım! (denizin derinliklerine dalacaksınız ya kaybolacaksınız ya; renk diye bahsettiğim o!)